6 Kasım 2017 Pazartesi

Otuzuncu Gün : Velesbit

Bugün özel bir gün olacak çünkü uzun zaman sonra bir iş gününde evdeyim. Oldukça tuhaf bir bahaneyle hem de.

Kuzeyli Kadın ayağını ayak başparmağıyla ayağımın iç kısmına vurdu ve kendini sakatladı. Biraz karşık oldu. Şöyle diyeyim. Hani evde dolaşırken serçe parmağınızı komidinin köşesine vurursunuz ya, öyle bir vuruş oldu. Ortalıkta ne aradığım hususunu bu muhabbetin kapsamı dışına alıyor ve ekliyorum. Ayağımın en yumuşak kısmıydı vurduğu.

Sakatlanma demişken; önce sert bir biçimde vurdu parmağını, sonra geri çekilip güldü, sonra çok acıdığını söyledi. Uzun bir süre ağrı ve şişmeye karşı buz, dinlenme gibi yöntemlerle cevap vermeye çalıştık. Fakat elde ettiğimiz sonuç mosmor ve şişmiş bir parmak oldu. Eşe dosta haber saldık ne olur bu işin sonu diyerekten fotoğraflarla.

Kırılmış olabileceğine işaret eden yorumlar ışığında, haftanın ilk günü hastaneye gitmeye karar verdik. Sarı Sıcak Saçlarını Okşamaya Doyamadığım İnsan ı güzelce yıkadık giydirdik. Yumuşacık suratıyla şaşkınca etrafına bakıyordu ki Grab amca da geldi. Hastanede işimiz çok uzun sürmedi ve çok mutlu bir sonuç aldık. Yalnızca bir incinme diyorlardı. Birkaç hafta fazla üstüne basmaması, bilhassa merdivenlerden uzak durması hususunda telkinler verdi hekim bey.

Bu da demek oluyor ki bir süre ailecek severek yaptığımız süpermarket ziyaretlerine ara vereceğiz. Böyle zamanlarda "Ulan şimdi bir bisikletin olacak." diyorum. Delikanlılık çağımızda üç arkadaş, amaçsızca gezinmeyi adet edinmiştik. Gecenin 11 ine kadar soğukta hiçbir amaca hizmet etmeyen yürüyüşler yapar, birbirimize eşek şakaları yapar, hayaller kurar, insani ve siyasi ilişkilere ilişkin kanaatlerimizi bildirir ve sonra üşüyüp eve giderdik. Üşümüşlüğün başladığı, eve gitmeye hazırlanıldığı anların arefesinde, dönüş yolunda bulunan o dik yamaçlardan birinde arkadaşlardan biri döner ve "Şimdi bir araban olcak." derdi. 14-15 yaşındaydık. Bende çok birşey değişmemiş.

Tabi daha iyi bir noktaya taşımaya çalışıyorum şartları herkes gibi ben de. Bunun için bulduğum en tasarruflu, çevreci ve sağlıklı çözüm de bisiklet. Bir bisikletim olursa eğer, kafama her estiğinde markete gidip birşeyler alabilirim hatta KTM e ve oradan da UKM e de bisikletimle gidebilirim. KTM e bisikletle girmek yasak değil. Fazladan 2 ringgit ödeniyor ama o kadar da kötü bir rakam değil bana sorarsanız. En kötü KTM e zincirlerim bisikleti, oradan sonrasını hep tramvay, okul ring otobüsü falanla kapatırım. Bu da bana günlük 2.80 ringgitlik toplam taşıma harcaması demek. Çok çok iyi.

Bisiklet almak için bir ara kolları ciddi ciddi sıvamıştım bu yüzden. İlk denediğim yöntem mudah.my oldu. Onların gittigidiyor.com u. Bir bisiklet bulmak uzun sürmedi. GOMAX marka durumu -fotoğraflardan hareketle- fena olmayan bir bisiklet bulmuş olmak güzel. Türkiye'de de bulunan bir marka. Hakkında bildiğim tek şey bu. Bisikletten de pek anlamam zaten. Bir aralar kral bir bisikletim vardı. Hayattaki üç varlığımdan biriydi. Diğer ikisini bağlamam ve bilgisayarım. O bisikleti de (İsmi Zinafşar idi.) Abdullah Feyzi isimli kral bir arkadaşım sayesinde seçebilmiştim. Bildiğim tüm bisiklet terimlerini (Gidon, maşa, kadro, sele, alyan, disk) Kadıköy'den Erenköy'e gittiğimiz o 35 dakikalık otobüs yolcuğulunda bana verdiği crash course a borçluyum. Sağolsun varolsun. Yine ona sordum. "Abi nasıl alınır ikinci el bisiklet bana birkaç püf nokta söyler misin?" diye. Ama saat farkı vardı, yetişemedik birbirimize.

Ben de gözümü karartıp gittim teslimat adresine. Bu mudah.my biraz da letgo gibi çalışıyor. İlanı defalarca okudum. Tek sıkıntı adamın 630 ringgit mi ne istemesi bisiklet için. Olacak iş değil abi. Kafamda oraya gidip. 100 liraya veriyorsan alırım deyip 250 ye almak var. Baya mantıksız evet ama o bisiklet de 600 ringgit etmiyor be kardeşlerim. Neyse mekana vardım.

Bisikletle bir tur attım. Arka fren tutmuyordu. Onun dışında bir sorun hissetmedim. Hissetmem genelde ben sorun zaten. Bisikletin yanında başka şeyler de veriyor zaten adam. Şöyle bir sıralayalım.


Bir adet çanta.
Bir adet Gopro
Bir adet kask
Bir de pompa




Bisiklet de bu.


Pazarlığa başlarken bir hata yaptım ve 300 ringgit e ver alayım dedim. Adam da 450 dedi tabi. Neyse ben almıyorum o zaman falan deyince GoPro yu dışarda bırakmak suretiyle adamı 350 ye razı ettim. Aldık bisikleti. Vallahi oldu.:) Önümüzdeki 20 gün boyunca araba alamayacağımızdan eminim : Zira oturum müsadesi olmayan kimselere araba edinme hakkı da tanımıyor Malezya hükümeti. günlük 30-40 ringgit de masrafım vardı o zaman git gel hep Grab yaptığım için. Şöyle bir düşününce harbiden çok sağlam kardayım be yine de. Sevindim ulan.


Bu kardeşe de teşekkür ettim. Babasıyla da tanışmış olduk. Adamı beklerken evinin içini de görmüş oldum. Çok sade koltuklar ve bir sehpa. Sehpanın üzerinde iki tane hiçbirşeye bağlı olmadan duran hoparlör ve bir adet Trilyoner masa oyunu. Türkiye'de bizim de vardı arkadaşlarla daha bir sene öncesine kadar oynuyor olduğumuz oyunu görünce, "Ulan evinde trilyoner olan insandan zarar gelmez." dedim. Hadi hayırlısı.

Yukarıda görüyor olduğunuz o çantanın içine navigasyonu eve ayarlayıp açtığım telefonumu yerleştirdim ve baka baka eve gitmeye başladım. James Bond shit. B) Virajları bir alışım var görmeniz lazım. Bisiklet de ses falan çıkarmıyor icabında akarı var kokarı yok. Bir beş dakika daha böyle devam ettik. Sonra birden ayağım 8 çizmeye başladı pedal üzerinde birdi ikiydi derken:


Karayolunun orta yerinde bisiklet pedalı bırakıverdi. O anki hayal kırıklığı, tükenmişlik, Malezyanın öğlen sıcağı, 350 kaymenin kaygan hışırlığı.

Küfür etmedim.
Kızmadım sağa sola bağırmadım.
Sadece kendimi suçlu hissediyordum.
Adama telefon açmadım çünkü kontörüm yoktu mesaj yazdım. (Evet kontör.)





Bakınız dünyada bu kadar hızlı context değiştirmiş bir sohbet yoktur. Allah çok büyük. Adam almaya geldi beni arabasıyla. Arabası Proton Wira 97. Babamın JetFadıl ın hızlı zamanlarında aldığı Proton 5x5 Sedanının aynısı. Evine gidiyoruz adamın bisikleti arkaya yüklemişiz ben önde baygın yatıyorum muhtelen başıma güneş geçti diyorum. Evin önüne çektik, alet çantasını getirdi bana da bir bardak su verdi Allah bin kere razı olsun. Gözüm açıldı biraz.

Baktım bisikleti tamir ediyor orda, köşede. Evinin önünde bir ağaç var hindistan cevizi var büssürü dallarında. Gittim hindistan cevizine vurdum bardakla nasıl bir ses çıkacak diye. Çok mutsuzum çünkü. Neyse öyle böyle derken adam tamir etti. Tamamdır dedi sıkıntı çıkmaz bundan sonra. Diyecektim "Ulan çok biliyordun niye satmadan önce tamir etmiyorsun *%&!" Ama düşündüm adam beni buraya kadar getirdi. İyi biri olsa gerek. Evinde bilyoner de var. Dedim kardeş bak sana bir teklifim var. Ben sana 25 ringit vereyim.

"Ben sana 25 ringit vereyim sen de bisikletini geri al olur mu?" dedim. "Adam da üzülmesin evde anası babası var. Birşey derler zoruna gider." diye düşündüm. O anda gerçekten etkileyici birşey oldu. "Tamam abi benim için sorun yok." dedi adam. Adam beni evinden kovabilirdi. Beni tanıdığını inkar edebilirdi. Yahut bunları yapmayıp verilen mal geri alınmaz diyebilirdi. Ama geri almayı tercih etti. Paramı da son kuruşuna kadar geri verdi. Bir de beni evime bıraktı arabasıyla.

Şimdi içinizde "Yahu bir pedal için güzelim bisikletten vazgeçilir mi naptın sen?" diyenler vardır muhakkak. Onu da diyeyim.

Ne düşündüm biliyor musunuz? Dedim "Ulan bu bisiklet de Allahın bir nimeti fani birşey." Yarın öbür gün bir yerde bozulsa birşey olsa ben "Aldığın ilk gün seni yolda bırakan bisikletten ancak bu kadar olur, o zaman geri verseydin ya!" der kendime eziyet ederim. Ama sağlam bir bisiklet alsan "olacağı varmış, oldu" olur. İç sesim bana eziyet etmeyi sevdiği için bu tarz durumlarda riskli alanlardan uzak durmak pişman olacağım kararları almamak için uğraşmak zorundayım.

Yoksa böyle oluyor.
Sonuç olarak adam beni evime de bıraktı, özel bir şirkette çalışırken sonradan mide rahatsızlığı geçirdiğini, online pazarlama işine girdiğini, artık bu sebeple bisiklete de ihtiyaç duymadığını anlattı. Normalde renovasyon işinde çalışıyormuş. Kıyak bir kardeşimizdi.

Eve vardığımda çok anormal biçimde yorgundum. Ruhsal ve bedensel yorgunluğum had safhadaydı ama eve elim boş gitmemiştim. Şu bardakla vurduğum hindistan cevizi vardı ya, onu dedim neden toplamıyorsunuz dalından kardeş, o daha olgunlaşmamış ama istersen al dedi. Hemen aldım. Sağolsun. Eve de getirdim.


Bana anlattığı şekilde açtım bıçakla. Suratıma fışkırdı suyu. Ben de sallayınca neden su gelmiyor diyorum. Meğer ağzına kadar su doluymuş. 800 ml su çıktı şuncacık şeyden. Sıcacıktı suyu. Soğutsak çok daha güzel olurmuş ona şüphe yok. Bugünden pek bir kaybımız olmadı şükür. Gidelim de bizim Sarı Kavunumuz ile hindistan cevizini ölçüştürelim dedik. Bakalım hangisi daha büyük gelecek diye. Hindistan cevizi kazandı.

Yine eski günlerin hayali ile bugünü anlatamadım. Ahuah. Sağlık olsun.

---

Bütün olaylardan sonra sevgili arkadaşım mesajımı görmüş, bana da size iletmek düşer tavsiyelerini. Aslında çok daha uzun anlatabilirdi bence. Ama o an aklına gelen en kritik noktaları yazmış. Bir de bizim gibi bilgisayarcıların anlayabileceği bir dilde yazmış. Makineciler aralarında başka başka konuşurdu diye düşünüyorum. Ama çok pratik bilgiler sunmuş. Çok teşekkür ediyorum. Saygılar.

İKİNCİ EL BİSİKLET ALMADAN ÖNCE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR.

kritik bazı noktaları belirlemeye çalışacak olursak aklıma şunlar geliyor:
1 kadrodaki kaynak noktalarına bak. Çatlak, açıklık, herhangi bir kusur falan olmasın
2 Ön maşanın sağlamığından emin ol mutlaka, gıcırtı, anormal bir yaylanma ve amortisör ekseni haricinde ekzantrik falan bi hareketi olmasın
3 teker göbeklerine de yakından bak, teker göbeği ve lastik tarafı jant bağlantı noktalarında esneme yamulma olmasın
4 aynakolda herhangi bir gıcırtı olmadığına emin ol
5 frenleri kontrol ederken tekerin zikzak çizmesi çok önemli değil, jant ayarıyla hallolur fakat fren teline ve fren kollarının yıpranmışlığını kontrol et mutlaka
6 sele borusunu çıkar ve hem erkek hem dişi tarafında mekanik bir sıkıntı olup olmadığını kontrol et, çatlama, yamukluk vs





2 yorum:

  1. Tam bisiklet muhabbetini gördüm yine estirmişsin diyecektim ki geri verdiğini okudum :D hayırlısı olsun sen yine bulursun rüzgara karışacak birşeyler benim endişem yok :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Abi huy kolay çıkmıyor malum. :)

      Bu arada söylediğin gibi oldu, bir bisiklet varmış nasibimizde, şimdi onunla gidip geliyorum işe :)

      Sil

107 inci gun : Malezya

Malezyaya yolunuz düşerse günün birinde, karşınıza çıkan ilk kedinin üzerine yürüyün. O da sizin üzerinize yürüyecektir. Geri çekilirseniz ü...